Günümüzde algılanan modern atom modelinin tarihsel gelişim yüzyıllar boyunca yerinde saymış ve son 100 yıl içerisinde aniden derin uykusundan uyanarak hızlı bir şekilde gelişmiştir. Atom kelimesinin anlamı aslında “kendinden daha küçük parçalara bölünemeyen” demek olsa da, günümüzde atom altı parçacıklar bulunmuştur ve bu atomu oluşturan parçacıklarla ilgili meşhur Cern Deneyi gibi araştırmalar yapılmaktadır. Modern çağın gelişen Kuantum Fiziği teorileri sayesinde atom algısı da değişerek, birçok bilim adamının “tanrı parçacığı” bulma çabası içerisine girmesine neden olmuştur. Atom fikri, bilinen insanlık tarihinde ünlü filozof Aristoteles‘ten (M.Ö. 384-322)dahi daha öncelere gitmektedir. Daha eski görüşlere alenen karşı çıkan Aristotetes, evrende oluşmuş tüm maddelerin dört temel parçacıktan oluştuğunu iddia etmiştir; ateş, su, hava, toprak. Yüzyıllar boyunca bazı radikal görüşler gelişmesine rağmen insanlık için genel bir atom modeli gelişmemiş ve bu tür genel yorumlar kabul görmüştür, ta ki modern teknoloji bilimin kapılarını ardına dek aralayınca kadar…
Tarihsel süreç içerisinde bir devrim niteliğine sahip 19. yüzyılın ünlü araştırmacısı John Dalton, ilk defa günümüzde kullanılan modern atom modelinin temellerini atmıştır. Maddenin kimyasal reaksiyonlarda her zaman tam sayıda ve tam oranlarda tepkimeye girdiğini ispatlayan John Dalton, böylece geliştirdiği Dalton Atom Modeli ile maddenin bölünemez parçacıklardan yani “atomlardan” meydana geldiğini 1800′lerin başından itibaren tüm dünyaya göstermiştir. Yaptığı çalışmaları ilerleyen zamanlarda daha da geliştiren John Dalton, atomların kütlelerine göre hesaplanmasını sağlayan bir atom kütle tablosu da hazırlamıştır. Buna göre günümüzün modern atom kavramının babası olarak John Dalton gösterilebilir. Takip eden yıllarda Dalton’un çalışmaları üzerinde yapılan araştırmaların ardından, nihayet 1897 yılında J.J. Tompson‘un “elektronu” keşfetmesiyle bilimsel süreçte ikinci aşama başlamış oldu. Bilim dünyasında geniş yankı bulan elektronun keşfinin ardından, 1900′lerin başında Ernest Rutherford günümüzde kullanılan atom modelinin anası olan yapıyı ortaya çıkartmak üzere çalışmalara koyuldu. Rutherford’un çalışmaları sonucunda maddeyi oluşturan atomun etrafında elektronlar döndüğü ve atomu oluşturan pozitif yüklü parçacığın da “proton” adıyla anılmaya başladı. Yaklaşık olarak 30 yıl kadar elektron ve proton ile anılan atom, 1932 yılında James Chadwick‘in “nötronu” keşfetmesiyle günümüzdeki tanımını kazandı. Elektrik yüzü olmadığı yani “nötr” olduğu için nötron adını alan bu parçacığın keşfi nedeniyle Chadwick, 1935 yılında Nobel Fizik Ödülü almaya hak kazandı.