Mahallemizin güler yüzlü hoş sohbet bir abisidir Ejder Amca. Adı dövüş filmlerindeki sert adamları çağrıştırsa da hiç alakası yoktur. Bir de oğlu Kemal var. Kemal benim yaşıtımdır. Beraber büyüdük sayılır. Sevdiğim bir arkadaşım. Ejder Amca'nın oğlu Kemal kelimenin tam anlamıyla “orijinal"dir. Neşeli, esprili, iyiliksever, kıymet bilir, teknolojiye meraklı, radyoda program yapan, web sayfaları tasarlayan biridir. Ona hep "Ejder'in Oğlu” diye seslenirim.
Bu çocukluğumuzun Bruce Lee filminin adıdır. Onun en imrendiğim özelliği düzenli ve dengeli yaşantısıdır. Bu kadar çok uğraşı olan ve bunları birbirine karıştırmayan adam az bulunur.Kemal, haftanın yedi günü ne yapacağını planlamıştır. Yaptığı plana uymak için çaba gösterir. Bazen işler planladığı gibi gitmez. Ama buna sinirlenmez. Çünkü her şeyin istediği gibi yaşanamayacağını biliyordur. Yaşanan aksilikler için planlamasında esneme payı vardır. Yani çat kapı gelen komşular, elektrik kesintisi, sinemada seyredemediği, TV'de yayınlansın diye beklediği filmin o akşam gösterilmesi… Gerekirse geç yatar, erken kalkar ya da gezmeden fedakârlık eder. Böylece plandaki aksaklığı telafi eder.Bir gün Kemal'e: “Hiç bitmiyor senin planların. Bir şeyleri planlamasan olmaz mı?” diye sormuştum. Verdiği cevap tam Ona göre bir cevaptı: “Bir gün planlarım ve o günü plansız yaşarım.” Sonra devam etmişti. “Ben günü, haftaları planlamıyorum aslında. Sana öyle görünüyor. Ben aslında sadece hayatımı planlıyorum. Hayatımı kontrolü elimde olsun istiyorum. Bunun nesi kötü. Düşünsene her akşam evlerinde bir araya gelen insanların neyi ne zaman yapacaklarını televizyon programlarının başlama bitiş zamanları belirliyor. Sofra reklam arasında kuruluyor diğer reklam arasında toplanıyor. İnsanlar alış veriş merkezlerinde saatlerce oturuyorlar. Penceresi, güneşi, doğası olmayan mekânlarda hep kendilerinden veriyorlar. Aldıkları temiz bir hava bile olmuyor karşılığında. Oysa zamanları o kadar bol ve sınırsız değil. Ben sana sormak istiyorum: Nasıl bir hayatın olsun istersin? O istediğin hayat için ne gerekiyor?’İstediğim hayat için bir şeyler vermem gerektiğimi, Kemal'in sorusunun cevabını düşünürken anlamıştım. Kendi ayaklarım üzerinde durmak, insanların saygı duyduğu biri olmak, faydalı işler yapmak, hayır duaları almak, insanlara yardımcı olabilecek, onların yaşamında etkili bir meslek yapmak, aileme güvenli bir yaşam sağlamak… Bunlara sahip olmak ve eğer sahip olursam korumak için bir şeyler yapmak gerekir. Pazarda bir esnaf diğerine şakayla bağırıyordu. “Hooop nerede öyle üç kuruşa beş köfte.” Köfte yemek istiyorsan karşılığını vermeli. Hem benim isteklerim köfteyle kıyaslanamayacak kadar değerli. Bunları düşünürken bir plana ihtiyacım olduğunu anladım. Verdiğim emeklerin, geçen zamanın bir kaybolmaması için bu gerekiyordu.