Bilim tarihinin en önemli isimlerinden biri olan ve bir “kadın” olarak tüm engellemelere rağmen başarısıyla tabuları yıkmayı başaran “Marie Curie” tarafından keşfedildiği söylenen radyoaktivite, aslında 1896 yılında Fransız bir fizikçi olan Henri Becquerel tarafından bulunmuştur. Kimyadan biyolojiye, jeolojiden arkeolojiye, tıptan metalürjiye oldukça geniş bir alanda uygulamaları olan radyoaktivite, farklı bir enerji türüne verilen isimdir. Radyoaktiviteyi keşfeden isim olmasa da modern radyoloji biliminin kurucularından olan Marie Curie’nin araştırmaları sonucunda büyük ilerleme kaydeden radyoaktivite, atom çekirdeğinin elektromanyetik ışımalar ya da tanecikler saçarak kendi kendine parçalanması sonucu açığa çıkan bir enerjidir. Radyoaktiviteden bahsederken “iki defa Nobel Ödülü alan ilk insan, Avrupa’da doktora yapan ilk kadın, Nobel Fizik Ödülü ve Nobel Kimya Ödülü olmak üzere iki farklı alanda Nobel Ödülü almayı başaran tek bilim insanı” olan Marie Curie’den bahsetmemek olmaz. Radyoaktiviteyi gerçek anlamda anlamayı başaran insanlardan biri olduğu için koruma önlemi alınması gerektiğinin çok geç farkına varan Curie, ne yazık ki aşırı derecede radyasyona maruz kalmasından ötürü kan kanseri sebebiyle 1934 yılında yaşama veda etmiştir. Çekirdek tepkimesi sonucunda ortaya çıkan bir enerji türü olan radyoaktivite, “insan bedeni de dahil olmak üzere” birçok farklı maddenin içinden geçebilme özelliğine sahiptir. İnsan yaşamı boyunca her zaman belirli bir seviyede radyasyona maruz kalmaktadır. Ancak doğadaki bazı maddeler radyasyonun geçişini kısmen ya da tamamen engellemektedir. Radyasyon yani bu enerji türünü yayan maddelere “radyoaktif” denmektedir. İnsanoğlu sonuçlarında Hiroşima ve Nagazaki’nin atom bombası dehşeti ile tanışmasına neden olan radyoaktivite çalışmalarına 20. yüzyılın 2. çeyreğinden itibaren büyük hız vermiştir. Evrenin doğal düzenine bakıldığında da radyoaktivite ile karşılaşılır. Başta yıldızlar olmak üzere uzaydaki birçok farklı nesne sahip oldukları kimyasal elementler sebebiyle radyasyon yaymaktadır. Ancak bilim insanları başta Uranyum olmak üzere laboratuvar ortamında “nötron bombardımanı” gibi yöntemler kullanarak radyoaktiviteden faydalanmanın yollarını geliştirmiştir. Son dönemin popüler bilim konusu olan Cern Deneyi bünyesinde yapılan çalışmalarda aranan “Tanrı Parçacığı” parçacığının bulunması için kullanılan parçacık hızlandırıcı da aslında bir radyasyon üreticidir. Parçacık hızlandırıcılar haricinde doğrusal hızlandırıcılar ve ivme makineleri de mekanik olarak radyasyon üretebilmektedir. Günümüzde tıbbi açıdan büyük öneme sahip olan röntgen cihazları az miktarda X ışınları yayarak, insan bedeninin görünmeyen kısımlarının incelenmesini sağlamaktadır. Doğada kendiliğinden radyoaktif özelliğe sahip olan elementler de bulunmaktadır. Neptünyum, Aktinyum, Radyum ve Toryum gibi element serileri; Uranyum 238, Uranyum 235, Toryum 232 ve Neptünyum 237 ile başlayan ve kurşun ya da bizmut serileriyle son bulan radyoaktif serilerdir.