Kibrit 1669’da Hamburglu simyacı Hennıg Brand, fosforu, altın elde etmek isterken keşfetti. Her ne kadar fosfor, ateş için kullanılmadıysa da ancak 160 yıl sonra kibrit üretiminde kullanılmaya başlandı. 1680’de Godfrey Haukwitz ve Robert Boyle, fosforla kaplı kağıtla beraber sülfürle kaplı ahşap çöplerini beraberce piyasaya çıkardılar. Çöplerin üzerine kağıt katlandığında ve çöp çekildiğinde alev ortaya çıkmaktaydı. Ancak fosforun çok pahalı olması sebebiyle, bundan zengin tabaka faydalanabiliyordu.Çakmak taşı ve çelik kullanımı 1781’e kadar devam etti. Fransa’da yapılan kibritte, kağıdın ucu fosfor ile kaplıydı. Ayrıca üzerinde cam vardı. Cam kırıldığında kağıt alev almaktaydı. İtalya’da yapılan kibrit ise, küçük bir kutu fosfor oksitli çizgilere sahipti. Sülfür uçlu çubuklar, kutuya sürüldüğünde ateş almaktaydı.
1882’de Amerika’da piyasaya sürülen bir kibrit, yapılan kimyasal uygulamadan dolayı, ancak orta noktasına kadar yanmaktaydı. 1932’de Avusturya’da yapılan bir kibritte tekrarlı şekilde ateşlemek mümkündü. Gerçekte bu, selefonla kaplı uzun bir kibrit ucundan ibaretti. Ateşi geciktirme maddesinin bulunmasından dolayı yanma yavaş olmaktaydı. Eğer dikkatli kullanılırsa, her bir kibriti 40 defa kullanmak mümkündü.
Sürtünme ile ateş alan kibritler, 1827 civarında İngiltere’de ortaya çıkmıştır. Bunlar 7-8 cm uzunluğunda, uçları antimon sülfür, potasyum klorat, sakız ve nişasta olan çubuklardı. Bunlar uygun bir kağıt içinde çekilerek ateşlenmekteydi. Ancak bu kibritin yanmasından ortaya çıkan gazlar çok rahatsız ediciydi. 1830’da (fosforun keşfinden 160 yıl sonra), Fransa’da aynı kibrit yapılmış, antimon sülfür yerine fosfor kullanılmıştı. Ancak bunun tehlikeli olması pek çok hayatın kaybolmasına sebep olmuştur. Hatta, zehirlenme için de kullanıldığına rastlanmıştır.
1911’de fosforun seskisülfürü kullanılarak, kibritin zehirli etkisi ortadan kaldırılmıştır. Bu suretle ayrıca, kibritin verimi de artırılmıştır. Bu tür kibritler her yere sürtmekle yanabilmekteydi. Daha sonra kimyasal bileşiklerde meydana gelen değişiklikler, kibritin belirli bir kağıda sürülmesini öngörmüştü. Böylece günümüzde kullanılan kibrit tipine gelinmiş oldu. İlk zamanlar hem kibrit çöpleri, hem de kutular elle yapılmaktaydı. Daha sonra bu işler otomatik hale getirildi. Kibritin modern üretim şekli, temel olarak her yerde aynıdır. Bu, ahşabın uygun ölçülerde kesilmesi, uçlarının teşkil edilmesi ve kutulanmalarından ibarettir. Kavak kütükleri 12-18 ay uygun şartlarda saklandıktan sonra, kibrit çöpü olarak kesilir. Daha sonra bunlar ardarda banyolardan geçirilerek son duruma getirilir. Bu banyolar kibritin verimini, emniyetini sağlarken, dış atmosfer şartlarından da korumayı amaçlar. En son devrede kibritler kurutulur ve kutulanır. Kibrit yapımında, zehirin bertaraf edilmesi yanında, başka bir önemli ilerleme, suya dayanıklı kibritin yapılmasıdır. İkinci Dünya Savaşında ortaya çıkan ihtiyaçtan dolayı geliştirilen bu tür kibrit, imalatın başlamasından bu yana hayal edilmekte olan bir olaydır.
Kibrit İmalatında ABD’yi, İngiltere, İsveç takip etmekteydi. Ancak İkinci Dünya Savaşından sonra Japonya ucuz kibritleriyle ön sıraya geçti. Daha sonraları çakmakların yaygınlaşması, elektrikli aletlerin ortaya çıkması, kibrit imalatının belirli bir seviyenin üstüne geçmesini önledi.